Sevmek nedir? Aşk nedir? Hergün ne kadar çok kullandığımız kelimeler bunlar, halbuki manalarını bilmiyoruz. Sorsanız çoğumuz hayatlarını onun çevresinde şekillendirmiştir. Kime sorsan kendi aşkı kadar büyüğü yoktur mesela. Tanışma hikayeleri, yaşadıkları, evlilik süreçleri, düğünleri, birbirlerine hitap şekilleri bile herşeyi ile peri masalıdır. Iki insanın birbirini bulabilmesi kolay değil, önemli tabi ki. Ancak herkese ilan edilen peri masallarının altından sevgi yerine, gösteriş yapma isteği çıkıyor genelde bana sorarsanız. Bakın benim yanımda en iyisi var, en zengini, en güzeli, en yakışıklısı, en yeteneklisi yada her ne ise öyle olanı. Bu dediğim tipteki ilişkilere örnek olarak aklıma hep Neco ve karısı gelir, peri masalı gibi aşklarından bahsettikleri Erol Evgin in programından sonra ne kadar olaylı bir bicimde ayrıldıklarını hatırlarım hep. O kadar seneyi bir arada geçirmiş insanların birbirlerinin yüzüne bakamaz hale gelerek ayrılmaları bana sevmenin ne olduğu ile ilgili yanlış bir algıları olduğunu düşündürüyor. Bilmem, yanılıyor muyum?
Sevmek bir "en"e sahip olmak mıdır peki özünde gerçekten? Bir "en"in, başka bir "en"in yanında olması mıdır denklem? Öyle ise eğer, her daha iyisi ile karşılaştığında insan onu sevmesi gerekmez mi? Sonuçta insan hayatında bir sürü insanla tanışıyor. Hepsinin farklı özellikleri var ve bu farklı özelliklerinde bir diğerinden daha iyi yada daha kötü olabiliyor insanlar. Eğer öyle olsa idi, yani sevmek yanında bir "en"e sahip olmak olsaydı, insanların evlilik kurumunu çoktan ortadan kaldırması gerekirdi diye düşünüyorum. Çünkü öyle olsaydı, uzun süreli evlilikler sevmenin de, insanın da doğasına ters düşüyor olurdu ve bu kadar uzun yıllardır ayakta duran bir kurum olamazdı.
Peki sevmek sahip olmak mıdır? Sanmıyorum... Eğer ki sevmenin ana malzemesi sahip olmak yada ait olmak olsa idi, o zaman birlikte olamamış aşıkların hikayeleri destan olmazdı diye düşünüyorum. Ayrıca bence sevmek insanın kendi içinde yaşadığı bir duygudur. Karşılıklı olması yaşanmasını mümkün kılar belki. Ama karşılığı olmasa da seven sevgisinden de, kendisinden de birşey kaybetmez ki... Nazım'ın Tahir ile Zühre üzerine olan şiirinde dediği gibi aslında, sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değildir.
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte....
Mesela bir barikatta dövüşerek
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
İşte böyle... Bence sevmek başlı başına bir olma halidir. Karşılaştırmalar, sorgulamalar, ait olma yada sahip olma beklentileri olmadan seviyor olmaktır. Nedeni, niçini, zamanı, mekanı olmadan başlayan ve kontrol edilemeyen bir duygudur. Derdi sevdiğine ait yada sahip olmaktan öte, ona erebilmektir. Burada bedenen yanında olmaktan farklı bir erme duygusundan bahsediyorum. Çünkü ruhen birine erebilmek için o kişiyle aynı evde yaşamanız, sarılıp uyumanız gerekmez. Bu dediğim uzak dahi olunsa o kişinin acısını, sıkıntısını, sevincini, derdini hissedebilmektir. O kişinin sağlığı, huzuru, mutluluğu için elinden geleni yapabilmektir. Hoşuna gitmeyecekse de iyiliği için uğraşmaktır. Gerekirse bunun için kendinden geçmek, önceliklerini sorgulayabilmek, bunlardan vazgeçebilmektir.
Gerçek sevgi büyük bir lütuftur insana... Fakat sanıldığı gibi her zaman mutluluk getirmez. Hatta acı ile daha yakın bir akrabalığı vardır zannımca. Çünkü gerçek sevgi duygusuna ulaşabilmek için sabır ile beklemek gerekir. Bencilce olan tüm duygulardan arınmak, insan doğasından gelen önde olma isteğinden vazgeçmek gerekir. Yunus'un, Şems'in, Mevlana'nın öğretilerindeki gibi aşık etrafında pervane olmayı, ateş etrafında alev olarak yanmayı göze almaktır. Bu açıdan bakıldığında gerçek sevginin göstergesi bir insanla beraber olmak değil, her türlü kusuru, hatası ve sevabı ile ruhen o insan olabilmektir.
Günümüzde bulmak da, yaşamak da, yanmak da kolay değil ne yazık ki... O yüreğe sahip olabilmektir aslolan Nazım'ın da şiirinde dediği gibi... Böyle güzel duyguları yaşayan tüm şanslı gönüllere selam olsun... O gönüllerden biri olduğuna inandığım sevgili Çiğdem Talu'ya ait Melih Kibar'a duyduğu o gerçek sevginin bir işareti olan "İçimdeki Fırtına" şarkısı ile bu yazıyı kapatalım. Melih Kibar'ın fırtınalı bir gecede İngiltere'de bestelediği ve Çiğdem Talu'nun bunu bilmeden o sözleri yazdığı büyüleyici şarkı.... Inşallah içinde acılsr da olsa böyle ulvi sevgileri yaşayabilmek hepimize nasip olsun...
Peki sevmek sahip olmak mıdır? Sanmıyorum... Eğer ki sevmenin ana malzemesi sahip olmak yada ait olmak olsa idi, o zaman birlikte olamamış aşıkların hikayeleri destan olmazdı diye düşünüyorum. Ayrıca bence sevmek insanın kendi içinde yaşadığı bir duygudur. Karşılıklı olması yaşanmasını mümkün kılar belki. Ama karşılığı olmasa da seven sevgisinden de, kendisinden de birşey kaybetmez ki... Nazım'ın Tahir ile Zühre üzerine olan şiirinde dediği gibi aslında, sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değildir.
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte yani yürekte....
Mesela bir barikatta dövüşerek
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
İşte böyle... Bence sevmek başlı başına bir olma halidir. Karşılaştırmalar, sorgulamalar, ait olma yada sahip olma beklentileri olmadan seviyor olmaktır. Nedeni, niçini, zamanı, mekanı olmadan başlayan ve kontrol edilemeyen bir duygudur. Derdi sevdiğine ait yada sahip olmaktan öte, ona erebilmektir. Burada bedenen yanında olmaktan farklı bir erme duygusundan bahsediyorum. Çünkü ruhen birine erebilmek için o kişiyle aynı evde yaşamanız, sarılıp uyumanız gerekmez. Bu dediğim uzak dahi olunsa o kişinin acısını, sıkıntısını, sevincini, derdini hissedebilmektir. O kişinin sağlığı, huzuru, mutluluğu için elinden geleni yapabilmektir. Hoşuna gitmeyecekse de iyiliği için uğraşmaktır. Gerekirse bunun için kendinden geçmek, önceliklerini sorgulayabilmek, bunlardan vazgeçebilmektir.
Gerçek sevgi büyük bir lütuftur insana... Fakat sanıldığı gibi her zaman mutluluk getirmez. Hatta acı ile daha yakın bir akrabalığı vardır zannımca. Çünkü gerçek sevgi duygusuna ulaşabilmek için sabır ile beklemek gerekir. Bencilce olan tüm duygulardan arınmak, insan doğasından gelen önde olma isteğinden vazgeçmek gerekir. Yunus'un, Şems'in, Mevlana'nın öğretilerindeki gibi aşık etrafında pervane olmayı, ateş etrafında alev olarak yanmayı göze almaktır. Bu açıdan bakıldığında gerçek sevginin göstergesi bir insanla beraber olmak değil, her türlü kusuru, hatası ve sevabı ile ruhen o insan olabilmektir.
Günümüzde bulmak da, yaşamak da, yanmak da kolay değil ne yazık ki... O yüreğe sahip olabilmektir aslolan Nazım'ın da şiirinde dediği gibi... Böyle güzel duyguları yaşayan tüm şanslı gönüllere selam olsun... O gönüllerden biri olduğuna inandığım sevgili Çiğdem Talu'ya ait Melih Kibar'a duyduğu o gerçek sevginin bir işareti olan "İçimdeki Fırtına" şarkısı ile bu yazıyı kapatalım. Melih Kibar'ın fırtınalı bir gecede İngiltere'de bestelediği ve Çiğdem Talu'nun bunu bilmeden o sözleri yazdığı büyüleyici şarkı.... Inşallah içinde acılsr da olsa böyle ulvi sevgileri yaşayabilmek hepimize nasip olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder