Ikinci geceden merhaba... Bu defa daha az nemli ama daha bir sıcak İzmir akşamından yazıyorum bu satırları. Bugün içim kabardı ve bu sıkıntıyı içimden atabilmek için şu anda yazmaktan başka elimden gelen birşey yok. Dönüp baktığımda hayatımda gecenin yarısında aramaktan çekinmediğim, derdimi paylaşabilecek kimsenin olmadığını görüyorum da... Ne yazık, bir insanın otuz yıllık hayatına böyle seyleri katamamış olması diyorum. Insanın etrafında rahatsız etmekten ürkmeyip, pervasızca davranabildiği, herşeyini paylaşabildiği birilerinin olması ne güzel şeydir, kimbilir :)
Beni tanımayan okuyucular, sanmasın ki çok asosyal bir insanım. Aslında yeterli sayıda arkadaşa sahibim diyebilirim. Bunların arasında dostum diyebileceğim insan sayısı da azımsanamaz. Ama bunlara rağmen eksikliğini hissediyorum işte birşeylerin. Çünkü geri dönüp baktığım zaman ben dostlarımla kötü şeyleri paylaşmayı sevmedim hiç bir zaman. Insanların zaten kendi hayatlarında yeterince derdi oluyor dedim. Zaten kendi hayatları ile cebelleşirlerken bir de ben dert eklemek istemedim hiç. Onları rahatlatmak, hafiflemelerini sağlamak hoşuma gidiyor. Bu yüzden genelde dostlarımın yanında güleryüzlü, şen şakrak bir tutum takınmayı yeğledim, hala da yeğliyorum. Ne ben başkasının derdini paylaşayım, ne de başkası benim gibi bir tutum da değil sözünü ettiğim. Tersine oldukça iyi bir dert ortağı olduğumu söylerler. Diyorum ya, asıl olay hafifletmekte, eglendirerek yada derdini paylaşarak olması birşey fark ettirmiyor.
Yıllarca bu tutumumun doğru olduğunu düşünmüştüm tamamen. Yanlışlar barındırdığını anlamam yazmaya başlamamla oldu sanırım. Insan genelde söyleyemediği seyleri yazmaya meyillidir. Gripin'in bir şarkısında dediği gibi, "sustukları büyür içinde" insanın ve dışarı çıkacak bir kanal arar. Ben de dertlerimi, sıkıntılarımı, hatalarımı, hasretlerimi, kısacası olumsuz duygularımı etrafındakilerle paylaşmadıkça, onlar içimde büyümeye başladı. Ve çıkış yolu olarak yazdığım şiirleri buldular. Söyleyemediğim sözcükleri yazarak evrene iletmeye başlamıştım. Ama saklı kalanlar hep olumsuz duygular olunca yazılan yazılar, şiirler de ekseri karamsar olmaya başladı. Bir gün en yakın arkadaşlarımdan, Idil, ama sen böyle karamsar bir insan değilsin, hatta oldukça da pozitif bir insansın, neden pozitif şeyler yazamıyorsun dediğinde bu durumun farkına vardım. Yazmak benim dert ortağım olmuştu, adeta bir sırdaş gibi yani.
Ama artık dertleri yalnızca satırlara dökmenin hayatı dolu doluya yaşamak için yetmeyeceğini görüyorum. Biraz daha fazla yazacağım, ama daha fazla anlatacağım da. Dinlemek isteyen dostlarım inşallah yanımdan hiç eksik olmazlar. Paylaşabilmek güzel şey....
Herkese içten sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder