İşte bu yazı annem için... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için Eczacıbaşı Topluluğu'nun "Bana Çok Değer Kattı" uygulamasına yazmayı düşünmüştüm. Ama uygulama 240 karakter sınırı koyunca girişi bile yapamadım ne yazık ki :) Tanıyanlar bilirler. Ben uzun uzun yazmayı severim. Biraz savruk, biraz içten, akışına bırakıp yazmak. O yüzden özellikle işle ilgili olmayan konularda kısa yazmak benim için zorlu bir mücadele anlayacağınız.Lakin demokrasilerde çareler tükenmez derler. Uygulamaya yazamazsam, bloğuma yazarım dedim ben de. Tabi bu durumda kelime sınırlaması da olmayacak anlayacağınız.
Annem yaşadıkları ile, yaşattıkları ile benim üzerimde en büyük etkiye sahip insan. Beni sadece etten kemikten değil; duygu ve düşünce yönünden de var eden kişi. Ve biliyorum ki sadece benim için değil, etrafımdaki birçok insan için de bu böyle. Eski okul arkadaşlarımdan okuyanlar varsa, evet, aynen öyle dediklerini duyar gibiyim. Neden böyle dediğimi yazımı okudukça anlayacaksınız.
O, Boşnak bir baba ile Giritli bir annenin kızı olarak İzmir'de doğmuş. Ailesinin iki erkek çocuktan sonraki tek kız çocuğu. Babasının bir manifaturacı dükkanı var. Hazır tekstilin yaygın olduğu bir dönem değil 60lı yıllar, dedem de otomatikman zengin eşraftan. Annem de 9 odalı bir köşkte doğup büyümüş. Hemen arka sokağı İsmet İnönü'nün İzmir'de doğduğu evin olduğu sokaktır.
Buraya kadar çok parıltılı bir hikaye gibi geliyor. El bebek, gül bebek yetişen ailenin şımarık kızı diyor insan. Ama ne yazık ki bu durum uzun süre devam etmemiş. 14 yaşında babasını, 17 yaşında ise annesini kanserden kaybetmiş. Aile büyüklerinin vefatından sonra abileri kendi dertlerine düşmüşler ama bizim kızı sarıp sarmalamak akıllarına gelmemiş.
Bir yandan kaybedilen sevgilerin yerini doldurma telaşı.. Diğer yandan abilerinin ihtiyaç duyduğu ilgiyi gösterememesi... Son olarak hikayeye bir de o 1970'li yıllara özgü masalsı aşk hikayelerinden biri eklenince kendisini 18 yaşında babamla evlenmiş bulmuş. Annem zengin manifaturacının kızı, babamsa aynı mahallenin fakir ayakkabıcısı. Babam annemle karşılaştırıldığında ne daha güzeldir, ne de daha alımlı. Son yıllarda saçlarının beyazlaması ile yakışıklı bir adama dönüştü, orası ayrı konu :) Ancak babam 68 kuşağı erkeklerinden; hani şu hak, hukuk, adalet, emek, doğruluk nedir bilen adamlardan. Ve o yoklukta oda dolusu kitabı olup, okuyacak derecede kültürlü. Müthiş şiirler yazar; inanılmaz güzel şarkı söyler. Giyinip süslenmeyi bilmez, ama ekmeğini taştan çıkarırmış.
İşte annem ailesinin itirazlarına karşın yapmış bu izdivacı ve henüz 18 yaşında babamla İzmir'den İzmit'e taşınarak bambaşka bir hayata adım atmış. Korkularına esir olmayıp, böyle cesur adımları o yaşında atabilmesi hep etkilemiştir beni. Bu zamanda hangimiz böyle kararları bir solukta alabiliyoruz ki... Bir de bulunduğu ortamda maddi durumu çok daha iyi olan ve daha bakımlı adamlar varken önceliklerini içsel doluluktan yana kullanması da ekseri bu zamanın kadınları için çok anlaşılabilir sayılmaz artık.
Ardından 1977 yılında İzmit'e geliş ve 1978 senesinde de ilk çocuğu olan abimi kucağına alış... Daha evliliğe belki yeni alışıyorken, anne olmak ve bir eş olmanın sorumluluğuna ek olarak belki de dünyanın en zor sorumluluğu olan anneliğe soyunmak. Bunların hepsi buram buram hayat kokan cesur adımlar hep. 1984 senesinde de ben doğdum ve suratsız bir kız çocuğu olarak girdim hayatlarına. İzmir'e göre oldukça bağnaz bir şehirde, Tüpraş'ta çalışan bir işçinin eşi olan iki çocuk annesi bir kadın oluverdi annem de daha 24 yaşındayken. Kendimi düşünüyorum da, 24 yaşındayken çalışma hayatına yeni başlamıştım ve bunun getirdiği sorumluluklar bile bana ne kadar zor gelmişti. Aslında ne kadar da büyük bir yanılsama..
Annem sadece yukarıda anlattığım gibi olduğu kadın imajı ile değil, bana eğitimim açısından verdikleri ile de beni var eden insan oldu. İlkokul 3. sınıf itibariyle benim okul haricinde evde de bir öğretmenim vardı. Ama ne öğretmen... Sanırım üniversiteyi kazanana kadar öğretmeyi bu kadar iyi bilen, hatta bence öğretmek için yaratılmış başka bir insan ile karşılaşmadım. Evde böyle bir cevher tarafından yetiştirilince de akademik hayatım hep parlak geçti. Bilkent'ten birincilikle mezun olmayı becerebildiysem bunda %80 annemin etkisi vardır, sadece %20 benden kaynaklıdır. O bana öğrenmeyi böyle güzel öğretmese idi, böyle bir sonuç almam mümkün olamazdı.
Bu anlattıklarımdan sebep sanmayın annem hırs küpü bir kadındır. Öyle biri olsa zaten eş seçimi babamdan yöne olmazdı sanıyorum :) Ancak erken evlenmiş bir kadın olarak benim okuyup kendi ayaklarımın üzerinde durmamı istedi hep. İçten içe erken evlenmemi istemediğini de söyleyebilirim; lakin böyle 30 yaşı bekar devireceğimi düşünmüş müydü, orasını bilmiyorum :) Aslında hırslı olmak bir yana, o bana hep kendimi geliştirmemi, olduğum yerde saymamamı öğütlerdi, hala da öyle yapıyor. Ama bu yapıcı bir duygu, beni başkaları ile kendimi karşılaştırıp sebepsiz kötü duygular beslemekten alıkoydu hep. Ah okul hayatımda tersini yapan aileler yüzünden nasıl da canım yandı benim, ne zorluklar yaşadım..
Cesaret, doğruluk, kendini geliştirme... Bunların hepsi çok güzel meziyetler annemden görerek öğrendiğim. Ama asıl önemli olan annem bana iyi bir insan olmayı öğretti. Sadece bana değil, birçok başka çocuğa da karşılığını düşünmeden dersler verdi yıllarca. Beni eğitim hayatında kendi deyimiyle başıboş bırakmamak için başladığı okul aile birliği yolculuğu yıllarca sürdü. Ve hiç zorunluluğu olmamasına rağmen annemin günlerini okulda geçirdiği bir süreçti bu. Hatırlıyorum, ben lise 2. ve 3. sınıfta iken annem haftada 3 gün gönüllü olarak okula gelip kütüphanede çalışırdı. Okula o kadar sık gelirdi ki arkadaşlarım sınıfa onun için sıra koymakla ilgili ciddi espriler yapıyorlardı. İşte ben yardımsever olmak ne demektir onda gördüm. Hiçbir çıkarı yokken insanlara iyilik yapmak, onların hayatlarına dokunmak ve değiştirmek.. İşte ben bunların hepsini annemden öğrendim.
İşte böyle... Çok da uzatmadan yazabildiğim kadarı ile annemin bana kattığı değerler bunlar. Şu anda olduğum insan onun kardığı harçtan oluştu ve bu hale geldi. Ve ben olduğum insandan mutlu isem bu onun sayesinde. Çünkü o bana anne gibi anne olmanın ne demek olduğunu öğretti.
Allah Valide Sultan'ı başımdan eksik etmesin daha uzun uzun yıllar boyunca :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder